Yoksulluğa ve hayat pahalılığına karşı: Çözüm Kamulaştırma

 

Yoksulluk ve hayat pahalılığı ülkemizde büyük sorun haline gelmiştir. Hangi tarafa baksak, kiminle konuşsak, bir avuç patronun ve yandaşın dışında hepimizin ortak sorunu geçim derdidir.

Ancak bu sorun ya seçim malzemesi haline getirilip oy devşirmenin aracı olarak kullanılmakta ya da bir takım yardımlar ve vaatlerle geçiştirilmektedir. Bizlerse bu sorunun siyasi, ekonomik ve toplumsal nedenlerini ortaya koyarak somut çözümlerin ne olduğunu göstermek istiyoruz.

Barınamıyoruz, Beslenemiyoruz, Isınamıyoruz

Ülkemizde ciddi bir barınma krizinin, gıda krizinin ve enerji krizinin olduğunun altını çiziyoruz. Önümüz kış ayları. Birçok insan kirasını ödeyememekle karşı karşıya ve evsiz kalmak zorunda kalacak. Birçok insan gıda krizinden kaynaklı yeterince beslenemiyor. Bunun en ileri örneği okullarda beslenme yetersizliği yüzünden derslerde bayılan öğrencilerdir. Evlerde kombiyi açmadan ya da en düşük düzeyde yakarak oturuyoruz, dolayısıyla ısınamıyoruz. Ve aldığımız ücretler bunların hiç birini düzeltmeye yetmiyor. Asgari ücret tespit komisyonu adeta tiyatro oynar gibi toplanıyor ve 7500 liralardan bahsediliyor. Oysa masaya oturan Türk-İş’in bile açıkladığı rakamlara göre açlık sınırı 7.787 TL, bekâr bir çalışanın ‘yaşama maliyeti’ ise 10 bin 171, yoksulluk sınırı ise 25.364 TL’dir.

Bu şartlar altında önümüzdeki kış aylarında halkın derdine bir parça çözüm olacak acil adımlar atılmalıdır.

1) Her haneye 140 m3 doğal gaz parasız şekilde verilmelidir.

2) Asgari ücret belirlenirken açlık sınırı değil 4 kişilik hane halkının yaşam maliyeti veri kabul edilmelidir ve asgari ücret insanca yaşayacak bir seviyeye çekilmelidir.

3) Kiralar denetlenmeli ve bölgeye göre üst sınır getirilmelidir.

4) Her okulda, öğrencilere günde bir öğün ücretsiz yemek verilmelidir.

Bu adımlar halkın yaşadığı yoksulluğun en ağır düzeylere ulaşmasının önüne geçmek için acilen atılmalıdır. Ancak sorun bununla bitmemektedir.

Kalıcı çözümler geliştirilmelidir.

20 yıllık AKP iktidarı boyunca uygulanan piyasacı, neoliberal politikalar ülkemizde yaşanan çöküntünün, krizin, yoksulluğun, hayat pahalılığının asıl kaynağıdır. Halkın elinde hak olarak ne varsa özelleşmiştir ve bu yüzden temel haklarımıza fazladan paralar ödeyerek ulaşmak zorunda kalıyoruz.

Örneğin hem doğal gazda hem de elektrikte dağıtımın özel şirketler üzerinden yapılması halkın sırtına fazladan yük bindirmektedir. Doğal gaz dağıtım şirketleri kamulaştırılacak ve halkın enerjiye ulaşmadaki aracı ve kar marjı ortadan kalkacaktır. KDV ve ÖTV faturalardan kaldırılacaktır. Patronların silinen vergi borçları tahsil edildiği takdirde zaten halktan alınan dolaylı vergilerden elde edilecek gelirden çok daha fazlası elde edilebilir. Yani çözüm enerjide acil ve bedelsiz kamulaştırmadır!

Yaşadığımız konut sorununda acil olarak yapılması gerekenin kiralara üst sınır getirilmesi olduğunu söyledik. Ancak bununla birlikte hala devletin belirlediği zam üst sınırından daha fazla zam yapan ev sahiplerinin de denetlenmesi ve bunun için kiracıların da dahil olduğu denetleme mekanizmaları kurulması gerekmektedir. Bununla birlikte sosyal konut kalıcı çözümlerden birincisidir. Ancak açıklanan sosyal konut projeleri sosyal olmaktan uzaktır ve emekçileri kent dışına sürmenin birer aracı halindedir. Dolayısıyla emeğiyle geçinen insanların kent merkezlerinde de yaşayabileceği şekilde sosyal konut üretilmelidir. Ayrıca konut vergisi birden çok eve sahip olanlarda ev sayısı arttıkça arttırılmalı ve bu sayede konut bir yatırım aracı olmaktan çıkarılmalıdır.

Her okulda, öğrencilere günde bir öğün ücretsiz yemek verilmelidir. Çünkü yaşadığımız gıda krizinin en büyük ceremesini öğrenciler çekmektedir. Gıda krizi bize hayat pahalılığı olarak yansımaktadır. Her ay yayınladığımız Ankara’da Beslenme ve Barınma Maliyeti Raporu’nda göstermiş olduğumuz gibi Ankara’da 4 kişilik bir hane halkının sağlıklı ve dengeli beslenebilme maliyeti 8028 TL’dir.

Gıda krizine karşı çok yönlü politikalar geliştirmek gereklidir ama ilk olarak tarımın halk yararına, halkın ihtiyaçları gözetilerek planlanması ve böylece hem üreticinin hem de tüketicinin çıkarına dönüştürülmesidir. Tarım şirketlerinin, emperyalist tekellerin ihtiyaçları doğrultusunda belirlenen tarım politikaları ülkemizde gıda krizinin en büyük sebeplerinden biridir.

Asgari ücretin dört kişilik hane halkının ihtiyaçları doğrultusunda belirlenmesi ve insanca yaşayacak bir düzeye çekilmesi enflasyona, pahalılığa karşı geliştirilecek acil önlemdir. Ancak asıl sorun ücrete bağımlılıktır. Yani temel hakların piyasalaşması. Halk sağlığa, eğitime, enerjiye, gıdaya, barınma hakkına ulaşmakta ciddi paralar ödemek zorunda kalıyor. Bu temel hakların ya parasız ya da cüzi miktarlarda paralar verilerek ulaşılması sağlanmalıdır. Bunun yolu kamulaştırmadan ve kamusal dönüşümden geçmektedir. Eğitim ve sağlık gibi en temel ihtiyaçlarda, okulların ve hastanelerin çoğu hala kamu kuruluşu gibi gözükmesine rağmen içeriği piyasacı ve gerici bir dönüşüme tabi tutulmuştur. Ortaya çıkan sonuç; randevu alamadığımız hastaneler, ilaç bulamamak, şehir hastaneleri gibi projelerle sağlık kuruluşlarının kent merkezlerinden taşınması ve sağlığa ulaşamamaktır. Bu yüzden sağlığın, sağlık kuruluşlarının halkın ihtiyaçları gözetilerek, sağlık emekçilerinin katılımıyla kamusal bir dönüşüme ihtiyacı vardır.

Derdimiz basit, derdimiz ortaktır! Geçinebilmek, barınabilmek, ısınabilmek, beslenebilmek yani kısacası insanca yaşayabilmek istiyoruz.

Bu konuda atılması gereken acil adımlar da, gerekli kapsamlı dönüşümler de yapılabilir. Türkiye’nin kaynakları bütün bunları yapabilecek potansiyele sahiptir. Ancak bunu yapabilmenin temel şartı bir avuç patronun çıkarını değil halkın çıkarını öne koymaktır. Halka şirin gözükeyim, ama esas olarak patronların çıkarlarını temel alayım diyenler bu adımları atamaz, ikisi bir arada olamaz.

Tam da bu yüzden bunu gerçek anlamda gerçekleştirecek tek güç halkın örgütlü gücüdür! Tam da bu yüzden halka çağrımızdır, örgütlü ve bir arada mücadele etmemiz gerekiyor. Kendi sorunlarımızı kendimizin konuşacağı, kendimizin talep edeceği, kendimizin çözeceği bir hareket kurmamız gerekiyor. Bu yüzden “Bizden çalınanları geri alacağız!” diyoruz ve bu mücadele çağrısını büyütme sözü veriyoruz.

Halkevleri

İşsizlik ödeneği nasıl alırım?

İşsizlik Ödeneğinin Tanımı

Sigortalı işsizlere yasada belirtilen şartları taşımaları halinde işsiz kaldıkları dönem için belirli süre ve miktarda yapılan ödemedir. 

İşsizlik Ödeneğinden Yararlanma Koşulları

 

  • Kendi istek ve kusuru dışında işsiz kalmak,
  • Hizmet akdinin sona ermesinden önceki son 120 gün hizmet akdine tabi olmak,
  • Hizmet akdinin feshinden önceki son üç yıl içinde en az 600 gün süre ile işsizlik sigortası primi ödemiş olmak,
  • Hizmet akdinin feshinden sonraki 30 gün içinde en yakın İŞKUR birimine şahsen ya da elektronik ortamda başvurmak,

 

İşsizlik Ödeneğine Başvuru

Hizmet akdinin feshinden sonraki 30 gün içinde en yakın İŞKUR birimine başvurmak gerekmektedir. Başvuru, İŞKUR birimine şahsen gelerek veya elektronik ortamda www.iskur.gov.tr adresinden yapılabilir. Mücbir sebepler dışında 30 gün içerisinde başvurulmaması halinde, başvuruda gecikilen süre, toplam hak sahipliği süresinden düşülmektedir.

İşsizlik ödeneğinin ödenebilmesi için sigortalı işsizlerin iş almaya hazır durumda olması gerekmektedir. İşsizlik ödeneği başvurusu ile kişinin iş arayan kaydı yapılmakta veya güncellenmektedir. Böylece sigortalı işsizlerin danışmanlık, işe yerleştirme ve mesleki eğitim hizmetlerini alması sağlanmaktadır. Dolayısıyla, vekâletname ile başvuru yapılması imkanı bulunmamaktadır. 

İşsizlik Ödeneğine Hak Kazananlara Sunulan Hizmetler

 

  • İşsizlik Ödeneği
  • Genel Sağlık Sigortası Primleri
  • Yeni bir iş bulma
  • Meslek geliştirme, edindirme ve yetiştirme eğitimi

 

İşsizlik Ödeneğinin Süresi

hizmet akdinin feshinden önceki son üç yıl içinde;

 

  • 600 gün sigortalı olarak çalışıp işsizlik sigortası primi ödemiş olan sigortalı işsizlere 180 gün,
  • 900 gün sigortalı olarak çalışıp işsizlik sigortası primi ödemiş olan sigortalı işsizlere 240 gün,
  • 1080 gün sigortalı olarak çalışıp işsizlik sigortası primi ödemiş olan sigortalı işsizlere 300 gün,

süre ile işsizlik ödeneği verilmektedir.

İşsizlik Ödeneği Miktarı

Günlük işsizlik ödeneği, sigortalının son dört aylık prime esas kazançları dikkate alınarak hesaplanan günlük ortalama brüt kazancının %40’ı olarak hesaplanmaktadır. Bu şekilde hesaplanan işsizlik ödeneği miktarı, aylık asgari ücretin brüt tutarının %80’ini geçememektedir. İşsizlik ödeneği damga vergisi hariç herhangi bir vergi ve kesintiye tabi tutulmaz.

 

2022 yılı için aylık işsizlik ödeneği hesabı

  Son 4 Aylık Prime Esas Kazançların Aylık Ortalaması Hesaplanan İşsizlik Ödeneği Miktarı Damga Vergisi

Oranı

Ödenecek İşsizlik Ödeneği Miktarı
Son 4 Ay 2022 Yılına Ait Asgari Ücretle Çalışan 5.004,00 2.001,60 0,00759 1.986,41
Son 4 Ay 2022 Yılının ikinci dönemine Ait Asgari Ücretle Çalışan 6.471,00 2.588,40 0,00759 2.568,75
Son 4 Ay 9.750 TL ile Çalışan 9.750,00 3.900,00 0,00759 3.870,40
Son 4 Ay 15.000 TL ile Çalışan 15.000,00 6.000,00(*) 0,00759 5.137,51
(*)  Hesaplanan işsizlik ödeneği miktarı, aylık asgari ücretin brüt tutarının %80’ini geçemeyeceği için işsize ödenecek aylık işsizlik ödeneği bu şekilde hesaplanmıştır. 2022 yılında asgari ücret 1.01.2022 – 30.06.2022 dönemi için brüt 5.004,00 TL,  1.07.2022–31.12.2022 dönemi için ise brüt 6.471,00 TL dir.

 

İşsizlik Ödeneğinden Yapılan Kesintiler

İşsizlik ödeneği damga vergisi hariç herhangi bir vergi ve kesintiye tabi değildir, nafaka borçları dışında haciz ve başkasına devredilemez.

İşsizlik Ödeneğinin Ödenmesi

İşsizlik ödeneği başvuruları izleyen ayın sonuna kadar sonuçlandırılır. İşsizlik ödeneği, her ayın beşinde aylık olarak işsizin kendisine ödenir. Ödeme tarihini öne çekmeye Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı yetkilidir. 

Sigortalı işsizlere ödemeleri, Kuruma bildirdikleri Banka Hesap numaraları (IBAN) aracılığıyla, hesap numaralarının eksik veya hatalı bildirilmesi durumunda ise en yakın PTTBank aracılığı ile yapılmaktadır.

 

İşsizlik Ödeneğinin Kesildiği Haller

İşsizlik ödeneği almakta iken;

 

  • İŞKUR tarafından teklif edilen mesleklerine uygun ve son çalıştıkları işin ücret ve çalışma koşullarına yakın ve ikamet edilen yerin belediye mücavir alanı sınırları içinde bir işi haklı bir nedene dayanmaksızınreddedenlerin,
  • Çalışma hayatını inceleme ve denetleme yetkisine haiz müfettişlerce veya kamu idarelerinin denetim elemanları tarafından yapılan denetimlerde Kurumumuzdan işsizlik ödeneği aldığı dönemde kayıt dışı olarak çalıştığı tespit edilenlerin,

işsizlik ödenekleri tekrar başlatılmamak üzere kesilmektedir. 

  • İşsizlik ödeneği aldığı süre içinde herhangi bir sosyal güvenlik kuruluşundan yaşlılık aylığı almaya başlayanların ödenekleri “Emeklilik” gerekçesiyle yaşlılık aylığını almaya başladığı tarih itibarıyla kesilir.
  • İŞKUR tarafından önerilen meslek geliştirme, edindirme ve yetiştirme eğitimini haklı bir neden göstermedenreddeden veya kabul etmesine karşın devam etmeyen ve haklı bir nedene dayanmaksızın Kurum tarafından yapılan çağrıları zamanında cevaplamayan, istenilen bilgi ve belgeleri öngörülen süre içinde vermeyenlerin işsizlik ödenekleri kesilmektedir. Ancak, bu hallerin sona ermesi durumunda, ödemelere yeniden başlanmaktadır. Ödemenin süresi başlangıçta belirlenmiş olan toplam hak sahipliği süresinin sona erdiği tarihi geçememektedir.

 

Sağlık Hizmetinden Yararlanma

İşsizlik ödeneği alanlar genel sağlık sigortası kapsamında olup, işsizlik ödeneği ödenen günler için, ilgililer adına sadece genel sağlık sigortası primleri İşsizlik Sigortası Fonundan yatırılmaktadır. Ödenek alanların bakmakla yükümlü olduğu kişiler de genel sağlık sigortalısı kapsamında sağlık hizmetlerinden yararlanabilmektedir. 

 

İşsizlik Ödeneği Alırken Yapılması Gerekenler

İşsizlik ödeneği alınan süre içinde;

  • ikamet adresinin değişmesi,
  • herhangi bir sosyal güvenlik kuruluşundan yaşlılık aylığı alınması,
  • yetkili sağlık kuruluşunca istirahatli kılınması,
  • silahaltına alınılması,
  • yurtdışına çıkılması,
  • bir işte çalışmaya başlanması veya
  • mahkeme kararıyla işe iade edilmesi,

hallerinde durum 15 gün içinde en yakın İŞKUR birimine veya Alo170’e bildirilmelidir.

İşsizlik ödeneğinden yararlananlar, kendi kusuru ve bilgilerdeki eksiklik veya yanlışlık nedeniyle yapılan fazla ödemeleri yasal faizi ile birlikte ödemek zorundadır.

İşsizlik Ödeneği Yeniden Başlatma Durumu

Ödenekten yararlanırken, işsizlik ödeneğinden yararlanma süresi doldurulmadan tekrar işe girilmesi ve işsizlik ödeneğinden yararlanmak için gerekli olan şartları yerine getiremeden yeniden işsiz kalınması halinde daha önceden hak edilen işsizlik ödeneği süresi dolduruluncaya kadar ödenekten yararlanılabilinir. Kalan hak sahipliğinin devamında İŞKUR’a başvurulan tarihten itibaren ödemeler gerçekleştirilir.

 

Hak kazanma şartlarını sağlamak suretiyle yeniden işsiz kalınması halinde ise sadece bu yeni hak sahipliğinden doğan süre kadar işsizlik ödeneği ödenir.

Kiracılar ve hakları

Kapitalist serbest piyasa ekonomisinin bir sonucu olarak kiracılar kanun hükümleri dışında yalnızlaştırılmış durumda. Bir yerdeki kira veya satış bedelinin nasıl belirlendiği veya neye göre arttığı tamamen serbest piyasanın elinde. Kamu eliyle rayiç bedellere dair bir üst sınır belirlemesi maalesef yok.

Google verilerine göre son 90 günde “Sözleşmesi kiracı nasıl çıkarılır” sorusunun aramalarında yüzde 500 artış meydana gelmiş. “Kiracı kirayı kaç gün geciktirebilir” aramasında yüzde 400, “5 yılı dolduran kiracı” aramasında yüzde 250, “Kiracı hakları 2022” aramasında ise yüzde 150 artış meydana gelmiş. Son 5 yıla baktığımızda ise “Kirasını düzenli ödeyen kiracı nasıl tahliye edilir” cümlesi yüzde 1700 daha fazla aranmış.

Ekonomik krizin bir sonucu olarak maalesef kiracılarla ev sahipleri sürekli karşı karşıya geliyor. Ev sahipleri rayiç kiraların çok artmasından ve kendi kira bedellerinin düşük kalmasından şikâyet ederken, kiracılar ev sahiplerinin kendilerini gerçeğe aykırı ve türlü oyunlarla yüksek zamlara, tahliyeye zorlandıklarından dert yanıyor. Devlet ise maalesef genel olarak bu duruma “seyirci”.

Geçtiğimiz günlerde geçen bir kanunla “konut” kiralarında 1 Temmuz 2023’e kadar kira artış oranı sabitlendi ve yüzde 25 olarak belirlendi. Bu kanun maddesi kiracıların lehine ise de ev sahipleri kiracıları nasıl tahliye ettireceğinin derdinde. “Kirasını düzenli ödeyen kiracı nasıl tahliye edilir” cümlesinin aratılmasını geçtim, bu aramada yüzde 1700’lük bir artışı “iyi niyetli” bir davranış olarak okumak da pek mümkün görünmüyor.

Kapitalist serbest piyasa ekonomisinin bir sonucu olarak kiracılar kanun hükümleri dışında yalnızlaştırılmış durumda. Bir yerdeki kira veya satış bedelinin nasıl belirlendiği veya neye göre arttığı tamamen serbest piyasanın elinde. Kamu eliyle rayiç bedellere dair bir üst sınır belirlemesi maalesef yok.

Peki kiracılar tamamen yalnızlar mı? Kanun ne diyor? Birkaç faydalı anekdot paylaşmakta fayda var.

  1. Mal sahibiniz yasal artış oranından fazla artış yapmak istiyorsa ve 5 yılınız dolmadı ise herhangi bir dava yoluyla kira bedelini artıramaz. Mal sahibi ancak 5 yılın sonunda kira bedelinin rayiçlerin altında kaldığından bahisle kira bedelinin yeniden belirlenmesi noktasında hâkimin müdahalesini isteyebilir.
  2. Biz oturacağız, oğlum/kızım oturacak gibi ihtiyaç sebebiyle tahliyede salt ihtiyacın belirtilmesi yeterli değildir. Mal sahibi ihtiyaç sebebini de ispatlamalıdır ve sürelere riayet etmelidir. “Ben oturacağım bir aya boşalt” diye bir durum yok özetle. Mal sahibinin aynı bölgede zaten ikamet ettiği kendine ait bir konutu varsa sizi ihtiyaç sebebiyle deyip çıkaramaz. Bir yakını oturacaksa ve onun gereksinimi varsa neden o bölgede/mahallede de oturmasının makul olduğunu ispatlamak zorunda. “Almanya’dan oğlum gelecek” değil, “Almanya’dan oğlum kesin dönüş yaptı, … işyerinde işe başladı ve buraya en makul yer bu ev o sebeple çıkmanız lazım” demeli ve bunların evraklarını gösterebilmeli.
  3. Mal sahibi “Evi satacağım çık” dedi. Çıkmanıza gerek yok, satabilir, yeni alıcı ile anlaşıp devam edebilirsiniz.” Ev doluyken satılmaz o yüzden çık” diye bir şey yok, sizden randevu alırlar, size de uyacak gün ve saatlerde yer gösterme yaptırabilirsiniz.
  4. Mal sahibi “Tadilat yaptıracağım çık” dedi. Tadilat taşınmaz canlıdan arındırılmadan yapılamayacaksa ancak bu durum haklı olur. Binanın yıkılması gerekmiyorsa, esaslı proje değişikliği yoksa, örneğin sadece mutfak, banyo, yerler yapılacaksa bunlar esaslı proje değişikliği değildir, çıkmanıza da gerek yoktur.
  5. Mal sahibi evi sattı, yeni mal sahibiyle kira konusunda anlaşamadınız, “Ben oturacağım hadi çık” dedi. 6 aydan az süre vermeden sizi tahliye edemez ve yine ihtiyaç sebebini ispatlamak zorunda. Yeni mal sahibinin taşınmazı “yatırım amaçlı” aldığını biliyorsanız 6 aylık sürenin sonunda dava açıp davanın sonucuna göre çıkacağınızı söyleyebilirsiniz.

Hukuk kurallarının “kötü niyeti” korumadığı, her zaman yapılabilecek bir şey olduğunu bilin. Mal sahibiniz sizi telefon/SMS ile sürekli adeta taciz ediyorsa telefon/SMS ile iletişim kurmak istemediğinizi, tekrar iletişim kurması halinde şikayetçi olacağınızı, varsa yasal olduğunu düşündüğü bir hakkı ihtarname/dava gibi yollara başvurabileceğinizi, bunun harici görüşmek istemediğinizi belirtebilirsiniz. Her zaman bu konularda bir hukukçudan profesyonel danışmanlık almanız da faydalı olacaktır.

Av. Sercan Aran – Halkevleri Hukuk Sekreteri