1 Mayıs 2025 Taksim, yeni bir başlangıçtır: Attığımız adımın yüklediği görev ve sorumluluğu alıyoruz!

07.05.2025

1 Mayıs 2025 Taksim, yeni bir başlangıçtır!
Attığımız adımın yüklediği görev ve sorumluluğu alıyoruz!

1 Mayıs’ı Saray’a karşı biriken öfkenin 19 Mart itibariyle sokakta güçlü bir şekilde ifade edildiği bir sürecin içerisinde geçirdik. Başta gençlik olmak üzere halkın çok geniş bir kesimi, iktidarın saldırılarını durdurmanın, hak kazanmanın ve bu memleketin geleceğinde söz sahibi olmanın ancak ve ancak sokakta, fiili meşru mücadeleyi yükseltmekle mümkün olduğunu görmüş, göstermiştir. Tam da bu yüzden Saray’a karşı harekete geçen milyonlar iktidarın çizmeye çalıştığı sınırları tanımamakta, muhalefetin geleneksel kalıplarına da sığmamaktadır.

Böylesi bir süreçte, emeğin sesinin sokaktaki direnişe etkin bir şekilde katılıp yeni bir halka eklemesi, böylece isyancı halk kitlelerinin iktidar karşısında kendisini daha da güçlendirmesi, gücünü göstermesi ve iktidar tarafından çizilen sınırlara yeniden hapsolunmaması için bu 1 Mayıs’ta “Taksim gereklidir, haktır ve mümkündür!” dedik. 21 Nisan’da yayımladığımız açıklama aynı zamanda bu iradeyi oluşturmaya, direniş iradesini sahipsiz bırakmamaya dönük bir çağrıydı. Bu çağrının gördüğü ilgi ve benzer bir anlayışla omuz omuza mücadeleyi yükseltmek üzere yan yana geldiğimiz dostlarımız, mücadelenin nesnel ihtiyaçlarını kendi dar / öznel sınır ve gereksinimlerinin önünde tutan bir asgari müşterekte buluşarak, geleneksel hareket zeminleri ile önemli farklılıklar barındıran bir irade ortaya çıkardı. Kendisini 1 Mayıs 2025 Taksim Tertip Komitesi olarak ortaya koyan bu irade, üniversite gençliğinden işçi sınıfının yeni tipte fiili direniş eğilimlerine göre pozisyon alan sendikalara ve tüm bu süreçte bu iradenin ortaya çıkarılmasına dönük konumlanan sosyalist ve devrimci yapılara kadar geniş bir yelpazeyi kapsayabildi, ortak hareketin zeminini oluşturdu.

Nisan ayı boyunca farklı zeminlerde yürüttüğümüz tartışmalarda, sokağın çağrısının yasakları tanımamak ve 1 Mayıs’ta Taksim’e çıkmak olduğunu, iktidarın yasaklarının sınırlayıcılığı iddiasının 19 Mart sonrası kitlesel ve militan eylemlerle çürütüldüğünü, Taksim hedefiyle birleşik ve kitlesel bir 1 Mayıs örgütlenebileceğini belirtip 1 Mayıs’ta Taksim’in ortak bir iradeyle işaret edilmesini sonuna kadar zorladık. Bu durum da Taksim’e yönelik pratik planlamaların ve bu planlamaları yürütecek Tertip Komitesi’nin oluşturulmasının birkaç günlük kısa bir süreye sıkışmasına yol açmıştır. Tertip Komitesi kurulduktan ve kamuoyuna çağrı yaptıktan sonra bizzat iktidar tarafından kriminalleştirilmeye çalıştırılmış, her gün yeni bir şafak operasyonuna maruz bırakılmış, 1 Mayıs öncesi 150’ye yakın arkadaşımız gözaltına alınmıştır. Tüm bunlara rağmen kendi devamlılığını sağlayabilmiş, çalışmalarını sürdürmüş, planlarını hazırlamıştır. En önemlisi 1 Mayıs’ta Taksim iradesinin ortak ve kitlesel bir şekilde gösterilebilmesine inandırıcılık ve güvenilirlik kazandırmıştır.

Tam da bu sayede 1 Mayıs’ın, 19 Mart’ta sokaklara çıkarak Saray’a itaat etmeyeceğini gösteren halkın direniş iradesinin gerisine düşen, iktidarın gösterdiği yer ve biçimde hareket etmeyi normalleştiren bir miting gününe dönüşmesine izin verilmemiştir.

O gün iktidarın bütün saldırı, baskı ve engellemelerine rağmen Taksim çağrısına binlerce insan gelmiş, Saray’a biat etmeyen milyonlar da aklı ve kalbi ile yanımızda olmuştur. 1 Mayıs 2025’i, 19 Mart’ta başlayan halk isyanı sürecine eklenen bir direniş halkası haline getiren şey sokaktaki bu gerçekliktir.

Sokaktaki bu gerçeklik Taksim’de yansımasını daha etkili bir şekilde bulmadıysa, 52 bin polisin seferber edildiği ablukanın ve İstanbul tarihinin en ağır ulaşım blokajının yanı sıra, bu engelleri de hesap etmesi gereken örgütlenme sürecinin eksikleri ve bizzat kendi eksikliklerimiz dolayısıyladır. Hiçbir şeyi bahane haline getirmeden söylüyoruz, daha erken harekete geçmek, daha iyi bir planlama ve seferberlikte bulunmak, üyelerimizin ve Taksim çağrısına gelen dostlarımızın daha etkili bir şekilde sokakta organize olmasını sağlamak mümkündü. Bu noktadaki sorumluluğu üstleniyor, açığa çıkan eksiklerimizi gidermeyi yalnızca bir sonraki 1 Mayıs’a değil, Saray karşısında devam eden direniş sürecine, yani bugüne dair dersler ve görevler olarak not ediyoruz.

Saray’ın ekmeğimize, özgürlüğümüze ve doğrudan yaşamlarımıza açtığı savaşta, halkımızı savunmasız bırakmamak için daha örgütlü, daha donanımlı, daha seferber olmalıyız. Halkevleri olarak kendi örgütsel varlığımızı bu çizgide geliştirmeyi ve Saray karşısında omuz omuza mücadele ettiğimiz bütün halk güçlerinin direnişini büyütmeye vakfetmeyi kendimize görev biliyoruz.

19 Mart’tan 1 Mayıs’a uzanan sürece bakarak söyleyebiliriz ki bugüne kadar altını çizdiğimiz gerçek bir kez daha kendisini en yakıcı şekilde hissettirmiştir. Toplumsal muhalefetin geleneksel inisiyatif merkezlerinin sınıf mücadelelerinin / siyasal çatışmanın güncel ihtiyaçlarına yanıt veremediği ortadadır. 1 Mayıs 2025 Taksim eylemi, gerekliliğinden söz ettiğimiz yeni ve devrimci bir inisiyatif merkezinin yaratılmasının da mümkün olduğunu gösteren somut bir adımdır.

Bu adımı, mevcut haliyle idealize etmeden, eksikliklerini yadsımadan, gelişme ve genişleme potansiyelini unutmadan, sürdürülmesi gereken bir çizgisel gerçeklik olarak değerlendirmekte fayda görüyoruz. Burada da kendi öznelliğimizi değil sınıflar mücadelesinin nesnelliğini ve direnişçi güçlerin, yani gençliğin, emekçilerin, kadınların, tüm ezilen halk kesimlerinin direniş iradesini, politik özlem ve taleplerini esas alıyoruz.

1 Mayıs 2025 Taksim eylemi, bu çizginin ilerletilmesi, kendi örgütsel varlığımızın buna göre geliştirilmesi, hak mücadelelerinin ve faşizme karşı mücadelenin yeni döneminin örgütlenmesi ve toplumsal muhalefetin geneline yön verecek bir devrimci inisiyatif merkezinin yaratılması yönünde bize güç ve cesaret verdiği gibi sorumluluklar da yüklemiştir. Devrimciler bu sorumlulukla hareket edecektir.

Sınıfsal bir gerçekliğin içinden konuşan gençliğin ön planda olduğu ancak ağır yoksullaştırma, mülksüzleştirme, güvencesizleştirme programı karşısında işçi sınıfının ve yoksul halkın direnişinin henüz kendi potansiyelini direnişe yeterince katmadığını ifade etmiştik. Ancak isyan hareketinin iktidara karşı daha güçlü konumlanması ancak yoksul halk kesimleri ve emek hareketi başta olmak üzere tüm toplumsal kesimlerin özgün talepleri doğrultusunda genişlemesini gerektirmektedir.

Önümüzdeki süreçte halk ile Saray arasındaki çelişki ve çatışmalar giderek derinleşme potansiyeli taşıyor. Halk güçleri yeni hak ve özgürlük mücadeleleriyle, bu topraklarda kendi kaderimizi belirleyebilecek bir toplumsal düzen oluşturma isteğiyle, adalet ve demokrasi mücadelesiyle hareket edecek. Şimdi 1 Mayıs’tan aldığımız güç ve çıkardığımız derslerle halk hareketinin ileriyle taşınması için ortaya çıkan görevleri kavrıyoruz. Eşitlik, özgürlük ve adalet isteyen milyonların, emekçi halkın özlemleriyle hareket etme, bu hareketi Saray’ın karşısında bir adım geri atmayacak, daha ileriye taşıyacak şekilde örgütleme hedefiyle yola devam ediyoruz.