Archives Kasım 2024

Halkevleri Hukuk Dairesinden Dursun Ali Koyuncu Hakkında Hazırlanan İddianame ile İlgili Açıklama

DURSUN ALİ’YE ÖZGÜRLÜK
CANKURTARAN’A, MEMLEKETE ÖZGÜRLÜK

Müvekkilimiz Dursun Ali Koyuncu, 7 Eylül 2024 tarihinden beri hukuk dışı bir şekilde tutuklu bulunmaktadır. Süreç içerisinde usule aykırı şekilde ifadesi alınan, hukuk dışı yollarla gece araması ile yakalanan, ters kelepçe yapılmak suretiyle gözaltına alınan ve bu şekilde doktor kontrolünden geçirilen, Kars T Tipi Cezaevine adeta kaçırılan müvekkilimizin Hopa Cumhuriyet Başsavcılığında bulunan soruşturma dosyasında iddianame tanzim edilmiştir. Bahse konu iddianame, görevli mahkeme tarafından henüz kabul edilmemiş olup duruşma günü iddianamenin kabulü ile verilecektir.

Hopa Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından tanzim edilen iddianame kapsamında müvekkilimizin; Tehdit, Kamu Görevlisine Karşı Görevinden Dolayı Alenen Hakaret, Suç İslemeye Alenen Tahrik Etme, Kamu Malına Zarar Verme, Halkı Kin ve Düşmanlığa Alenen Tahrik Etme, Görevi Yaptırmamak İçin Direnme suçlarından cezalandırılması talep edilmektedir. Öncelikle belirtmemiz gerekir ki; yargılamaya konu edilecek bir hukuk metninde suça konu olduğu düşünülen delillerin isnat edilen suçlar ile ilişkilendirilmesi gerekmektedir. Müvekkilin suç teşkil eden bir eylemi bulunmadığından, iddianame kapsamında, usul kurallarına aykırı bir şekilde toplanılan delillerin tamamı hukuki bir süzgeçten geçirilmeksizin, leh ve aleyhte olma tartışması yapılmaksızın cezalandırılmaya konu edilmesi talebiyle mahkemeye sunulmaktadır. Öyle ki; müvekkilin WhatsApp mesajlarında geçen “hukuk önünde hesap soracağız” yazışması dahi aleyhine delil teşkil edermişçesine iddianame kapsamına alınmıştır.

Daha önce de ifade ettiğimiz üzere müvekkilimizin gözaltına alındığı tarihten bugüne türlü insan hakkı ihlallerine ve usulsüz işlemlere karşı mücadele ettiğimiz dosyada tanzim edilmiş olan iddianame, bu usulsüzlükleri giderme konusunda muktedir olmadığı gibi hak ihlallerine bir yenisini daha ekler mahiyettedir. Hukuken izahı mümkün olmayacak şekilde ilerletilen soruşturma neticesinde yazılan iddianamede tarafımızca sunulan itiraz dilekçeleri ve suçlamalara ilişkin yaptığımız hukuki tartışmalar dahi yer almamaktadır. Müvekkilin ormanlık alanları talan eden şirketlerine karşı verdiği Reşit Kibar’ın öldürülmesi ile başka bir boyuta taşınan mücadele, hiçbir şekilde iddianame kapsamına alınmamıştır. Bu da bizlere bu soruşturmanın her ne kadar müvekkil nezdinde sürmekte ise de maden şirketlerinin rant uğruna giriştiği çevre katliamına karşı mücadele eden Karadeniz halkının direnişini kırmak için teşekkül ettirilmiş olduğunu göstermektedir. İddianame kapsamında bu mücadeleye hiç yer verilmemesi, müvekkilimizin bir paket halinde kopyalanılan delillerle abartılarak sunulan suç tiplerinden sorumlu tutulmaya çalışılması bu niyeti açık etme konusunda fazlasıyla yeterlidir. Bu anlamda müvekkilin adil yargılanma hakkının gereği gibi sağlanması noktasındaki endişelerimiz de fazlasıyla karşılık bulmaktadır.

Hukuksuz bir şekilde başlatılan, müvekkilin ağır tutukluluk şartları altında hak ihlali yaşamasına sebebiyet veren soruşturma süreci, usul kuralları yok sayılarak tanzim edilen iddianame ile devam ettirilmektedir.74 gündür hukuka aykırı şekilde tutuklu bulunan müvekkil hakkında iddianamenin düzenlenmesiyle tahliye kararı verilmemiş olması da tutukluluğun bir cezalandırma aracı olarak kullanıldığını ortaya koymaktadır. Bizler de bu aşama itibarıyla maruz kalmakta olduğumuz hukuksuzluğu bir kez daha kamuoyunun bilgilerine sunma zorunluluğunu hissetmiş bulunmaktayız. Türlü usulsüzlükler ile çevrelenmiş mesnetsiz suç isnatları ile haksız tutukluluğu halen devam eden müvekkilimiz Dursun Ali Koyuncu’nun bir an önce tahliye edilmesini talep ediyor çevre hakkı mücadelemizin devam ettiğini bir kez daha kamuoyunun bilgilerine sunuyoruz.

HALKEVLERİ HUKUK DAİRESİ

 

Yenidoğan Çetesi Davasının Takipçisiyiz

Sistemin yarattığı yıkımın “bir çete”nin sorumluluğuna sıkıştırılmasına izin vermeyeceğiz.
Ölüm ağının parçası olan herkes hesap vermelidir
Sağlık Bakanı derhal görevden alınmalıdır

Geçtiğimiz ay İstanbul’da bebekleri anlaşmalı hastanelere sevk ederek daha fazla kâr eden ve ölümlerine neden olan “çete”nin ortaya çıkmasıyla birlikte sağlık sisteminin yarattığı yıkım bir kez daha gündemimiz oldu.

Türkiye’nin dört bir yanında “sağlık sisteminiz bizi öldürüyor” “sorumlular hesap versin” “sağlık hakkımı ver” diyerek sokaklara çıktık.

“Yenidoğan Çetesi”nin yargılanmasına bugün, 18 Ekim 2024 tarihinde, Bakırköy 22. Ağır Ceza Mahkemesi’nde başlanıyor.

Bu sistemin yarattığı yıkımın “bir çete” in sorumluluğuna sıkıştırılmasına izin vermeyeceğiz. Öncelikle bu ölüm ağının parçası olan herkes hesap vermelidir.

Sağlık Bakanı Kemal Memişoğlu soruşturmanın geçtiği dönemde İstanbul İl Sağlık Müdürü idi. İl Sağlık Müdürlüğünün de sorumluluğunun olduğu bir soruşturma yürütülürken Sağlık Bakanlığı koltuğunda oturamaya devam etti. Şimdi yargılama devam ederken görevi başında. Sağlık Bakanı derhal görevden alınmalıdır.

Dönemin Bakanı Fahrettin Koca’dır. Kendisi özel hastane zincirine sahip olan Koca görevi Kemal Memişoğlu’na devretmiştir. Özel hastane patronu Koca’nın Sağlık Bakanı olarak yetkili olduğu bu süreçteki sorumluluğu titizlikle araştırılmalıdır.

Eski Sağlık Bakanı Müezzinoğlu’nun hastanesinin adı da 19 hastane arasında yer almaktadır. Bakan Müezzinoğlu döneminde sağlık sermayesi ile kurulan ilişkilerin hepsi denetlenmelidir.

Kar odaklı özel hastane işletenlerin Sağlık Bakanlığı görevlerini sürdürmesi bu tablonun nasıl oluşabildiğini göstermektedir.
Bir kez daha tekrar ediyoruz: Yenidoğan Çetesi davasının takipçisi olacağız. Bu sürecin sorumluluğunu sadece çeteye daraltarak sağlığımızı karartmaya devam etmelerine izin vermeyeceğiz. Bu ölüm ağının parçası olan herkes hesap verecek.

Kamusal, eşit, ulaşılabilir, nitelikli ve parasız sağlık hakkı için mücadeleyi büyütecek, sağlık hakkımızı alacağız.
İnsanca Bir Yaşam İçin Sağlık Hakkımı Ver!

Dursun Ali’den Reşit Kibar’a mektup

Sevgili abim Reşit Kibar,

Namı diğer Cimşit ya da ‘’Kibar dayı” mı desek? Sen ki sevdikleri tarafından farklı namla anılansın. Sen ki mertliğinle bize can olansın. Ne mutlu ki aynı kör kurşunla yaralanan Ersan ve Gökhan’a, senin yanında yaralanma şerefine erdiler. Sizin sayenizde Murat’la bana kurşun yetmedi. Bugün sensizliğin 8. günü. Seni Artvin Kapalı Cezaevi’nden selamlıyorum abim.

Burada kitap bulmak mesele. Nazım’ın kitabını buldum. Daha önce okumuştum. Yine okudum. Bak hangi şiirle karşılaştım? Çok sevdiğin Deniz’e atfediliyor. Ama ben okuyunca sen geldin aklıma. Senin bana okuduğun o dörtlüğü gördüm. Hatırlar mısın bir akşam okumuştun. Sana “Sevdalandım abi” dediğimde, “Neydi o şiir, sevmek mükemmel iş delikanlım, sev benden izin sana” demiştin. Eksik aksak okumuştun. Sonra da ekledin, “Ben de Rukiye ablanı seviyorum.”

Çok vicdansızlar be abim. Bu insanlarla ömür geçer mi, içim daralıyor dört duvar arasında düşündükçe. Bugün burada 4. günüm. Daha senin yasını tutamadan beni aldılar, öyle kalleşçe aldılar ki, şafak operasyonuyla. Zannedersin çete kurmuşuz, kara para aklamış devleti dolandırmışız gibi davrandılar. Şimdi sen yanımda olsan, “Oğlum keşke o söylediklerini yapmış olsan, hırsız olsan, namussuz olsan” derdin. Sabaha karşı mahkeme kurdular. Yangından mal kaçırır gibi beni tıktılar. Ne demişim? “Katiller hesap verecek”. Acımı yaşamaya çalışırken benim feryadımdan ar edeceklerine kaydedip sinsi planlarının hazırlığı içindeymişler. Biz de bizi anlıyorlar zannediyorduk. Kalpleri kurumuş bunların abim. Senin ödediğin bedelin karşısında bu hiç, biliyorsun değil mi abim. Seni kalleşçe vurdular. Arkadaş dediğin, üstelik köydeki, Hopa’daki komşularının desteğiyle.

Ama abim Hopa Meydanı’nda şanına yakışır bir törenle uğurladık seni. Ülke bağrına bastı. Her yerde insanlar senin için sokağa çıktı. Meydanda kalabalık hep bir ağızdan haykırdı, “Reşit’in hesabı sorulacak” diye. Hesabın sorulacak abim, merak etme. Failler kadar sorumlu olanlar da insan içine çıkamayacak. Çıksa bile ölümü görmüş gibi yüz çevireceğiz.

Üşüyorum abi. Toprak incitti mi seni? Çok gezdirdik seni abi, kızdın mı? “Ulan eşek herifler, yeter da, gömecekseniz gömün” mü dedin?

Mahallenin delikanlısı, artist abim. Sen gelmeden sesin gelirdi. Bayramların vazgeçilmezi. Bayram sabahları ne yapacağız biz? Cenazelerde her işe koşan, düğünlerin komutçusu güzel insan. Çakırkeyif oldu mu çok güzel türkü tuttururdun. Sen biten bir şarkı değil, Cankurtaran’da ağaçsın. Kazandık abi, duydun mu? Cankurtaran artık özgür. Hani şenlik yapacaktık abim.

Sen ölmedin ki! Sen artık Arhavi’nin dağlarında madene karşı direnişsin. Sen bütün yaşam alanlarını savunanların baş ucunda kentine, doğasına sahip çıkanların umudusun. Sen bizim gururumuzsun Reşit Kibar. Sen ölümsüzsün.

Seni kör kurşunla vuranlar bin kere öldüler, sen bizimle yaşıyorsun. Ölümüne sebep olanlar her gün ölüyor. Sen bizim neferimizsin, delikanlımızsın.

Delikanlım!
İyi bak yıldızlara
onları belki bir daha göremezsin.
Belki bir daha
yıldızların ışığında
kollarını ufuklar gibi açıp geremezsin.

Delikanlım!.
Senin kafanın içi
yıldızlı karanlıklar
kadar
güzel, korkunç, kudretli ve iyidir.
Yıldızlar ve senin kafan
kâinatın en mükemmel şeyidir.

Delikanlı Reşit Kibar, hoşça kal.

Dursun Ali’yi Alacağız!

DOĞA VE YAŞAM SAVUNUCUSU DURSUN ALİ KOYUNCU HALA TUTSAK!

3 Eylül 2024 tarihinde Artvin’in Borçka İlçesine bağlı Cankurtaran mevkiinde ağaç kesimine başlanmasını engellemeye çalışan halka silahlı saldırıda bulunulmuş, açılan ateş sonucunda Reşit Kibar hayatını kaybederken yöre halkından Ersan Koyuncu ve Gökhan Koyuncu yaralanmıştır. İki kişi saldırıdan yara almadan kurtulmuştur.

Artvin Halkevi yöneticisi Dursun Ali Koyuncu saldırının ardından yaptığı konuşma gerekçe gösterilerek 7 Eylül’de tutuklandı.

Read More

ÇOCUKLARIN KATİLİ SARAY İKTİDARI


 

 

 

 

 

 

 

 

İzmir Selçuk’ta bir barakada yangında çıkan gazdan etkilenen, yaşları 1 ile 5 arasında değişen 5 çocuk hayatını kaybetti.
Yoksulluğu bir kader gibi yaşamamızı isteyenler, hızla aileyi/anneyi bu ölümden sorumlu tutarak kendi sorumluluklarını gizlemeye çalıştı. Barakada 5 çocukla tek başına yaşam mücadelesi veren bir annenin neden bu durumda yaşamak zorunda olduğu sorgulanmazken, yoksulluğun sebep olduğu ölümlerin üzeri “ihmal” denilerek örtülmeye çalışılıyor.

Read More