Halkın haklarını savunuyoruz: Bu halkı yalnız, savunmasız, örgütsüz bırakmayacağız!

Halkın haklarını savunuyoruz: Bu halkı yalnız, savunmasız, örgütsüz bırakmayacağız!

Halkevleri Genel Yönetim Kurulu (GYK), 26 Ocak Pazar günü Ankara’da toplandı.

  • Emperyalizm destekli cihatçı istilasının Suriye’de rejim değişikliği ile sonuçlanması;
  • Ortadoğu’da emperyalist çıkarlar doğrultusunda bölgesel ölçekte yayılma riski içeren savaş;
  • Kürt hareketi önderliği ile yürütülen müzakereler;
  • Halk muhalefeti yanında düzen muhalefetini de genişleyen bir ölçekte hedefine koyan siyasi baskılar;
  • İktidarın ezilen sınıflara ve halk güçlerine yönelik sürdürdüğü saldırılar ve bunlar karşısında izlenecek mücadele hattı değerlendirildi.

Ortadoğu’da emperyalist çıkarlara hizmet doğrultusunda inisiyatif alan siyasal iktidar, ülkede sermaye çıkarları doğrultusunda tavizsiz emek düşmanı bir yoksullaştırma politikası izlemekte. Gezi ve Kobanê direnişlerinin gösterdiği halk isyanı potansiyelini bir türlü aklından çıkaramayan iktidar, bugün halkın büyüyen hoşnutsuzluğunu yakından takip etmekte, isyan bastırma politikalarını ilerletmekte, bölgede ve ülkede halk güçlerinin kendi bağımsız çıkarları doğrultusunda bir politik inisiyatif geliştirmesini engellemek üzere hareket etmektedir. 

Emperyalist müdahaleler sonucunda Ortadoğu’nun haritası yeniden çizilirken Kürt hareketinin bir siyasal statü elde etmesini engellemek isteyen iktidar, Suriye’ye ve Irak’a yönelik askeri müdahaleciliği sürdürmekte, cihatçı grupları eğitip donatmakta, finanse etmekte, savaşı daha da ilerletme sinyalleri vermektedir. 

Halkevleri, emperyalizm işbirlikçiliğinin, Siyonist saldırganlığın, savaş politikalarının karşısında; emperyalist, siyonist, cihatçı saldırganlığa karşısında direnen halkların yanındadır.    

Ortadoğu’da İran’ı ve Suriye’yi hedef alan emperyalist saldırganlık politikalarıyla paralel olarak mezhepçi bir dille “Siyasal Alevicilik” tartışması başlatılmış, iktidar ve bağlı propaganda aygıtları, bu kavram ekseninde yalnızca Alevileri değil bütün sol muhalefeti hedef göstermeye başlamıştır.

Halkevleri, Alevileri ve sol muhalefet güçlerini sindirmeye yönelik mezhepçi tehdit karşısında halkın örgütlü mücadelesi için çalışmayı önüne koymuştur.

Devletin yönetiminde Kürt hareketinin önderliği ile kamuoyundan gizli biçimde sürdürülen müzakere sürecinde, Kürt silahlı hareketinin silahsızlandırılması dışında somut bir hedef dile getirilmemekte, demokratik siyaset alanı baskılanmakta, belediyelere kayyumlar atanmakta, Kürt sokağı ve toplumsal muhalefet güçleri sürekli operasyonlarla baskı altına alınmaktadır.

Halkevleri, Kürt hareketinin iktidarla müzakere imkânını değerlendirmesini olağan karşılamakta, ancak bu müzakere süreci karşısında olumlu ya da olumsuz peşin hükümlerin bir anlamı olmadığını, karşımızda iktidar ile halk güçleri arasında giderek sertleşen bir mücadele süreci olduğunu ve bu mücadelede halk güçlerinin mücadele içindeki dayanışmasının esas olduğunu vurgulamaktadır. Halkevleri sürecin halk güçlerinin çıkarları açısından takipçisidir.

Dört ülkeye yayılmış bir ezilen ulusun siyasal mücadelesini veren Kürt hareketi anlaşılır biçimde Türkiye sosyalist hareketinden farklılaşan bir programa ve önceliklere sahiptir. Özel olarak Suriye genel olarak da Ortadoğu’daki gelişmeler aradaki açının daha da genişlemesine yol açabilmektedir. Üstelik bölgede ABD-İsrail karşısındaki uluslararası, bölgesel ve ulusal direnç unsurlarının çekilmesi, Kürt hareketini gerici siyasal muhatapların kuşatması altında bırakmıştır. Tüm bu koşullarda sosyalist hareketin, bağımsız bir güç olarak ve Kürt sorununun çözümü konusunda bağımsız bir tutum geliştirerek iktidarın karşısına dikilmesi ve Kürt hareketinin yoksul, proleter, kadın özgürlükçü ve seküler toplumsal güçleri ile teması öne çıkarması kritik önemdedir.    

Halkevleri, Kürt sorununun toplumsal demokratik çözümünü savunmakta; Ortadoğu’da savaş politikaları, Kürtlere yönelik sınır ötesi askeri müdahaleler, kayyum atamaları ve demokratik alana yönelik operasyonlar sürerken, halktan gizlenen ve halkın katılımına izin verilmeyen bir süreç içinde barışın ve çözümün mümkün olmayacağını, tüm olup bitenleri halkların devrimci geleneklerine güven ilkesiyle sorguladığımızı; Kürt halkıyla dayanışmanın yolunun faşist iktidarın saldırı politikalarına karşı mücadeleden geçtiğini vurgulamaktadır.   

Baskılar yalnızca Kürt siyasetini değil anamuhalefet partisi CHP ve bağlı belediyeleri, hatta Zafer Partisi gibi siyasal iktidara şimdilik biat etmeyen yeni faşist örgütleri de hedef almakta, “düşman hukuku” ile hareket eden yargı, iktidarın muhalefet üzerindeki sopası olarak sallanmaktadır.

Muhalif basını, gazetecileri, sosyal medyayı ve hatta muhalefete yakın olduğu iddiasıyla oyunculuk ajanslarını hedef alan tutuklama, sansür, soruşturma furyası ile muhalefetin iletişim ve kamuoyu oluşturma kanalları tıkanmaya çalışılmaktadır.

Tüm bu baskı ve saldırganlık, emperyalist-kapitalist çıkarlar doğrultusunda hareket eden bir iktidarın, halk güçlerinin isyanını harekete geçmeden bastırma stratejisinin ürünüdür. Halkların isyanı ise yoksullaştırma politikalarına ve faşizme karşı, somut güncel direniş eğilimleri içinde mayalanmaktadır.  

Türkiye halklarının bu iktidar karşısında kendi çıkarları doğrultusunda, kendi sokağında kuracağı her barikat, ülkemizde ve sınırlarımızın ötesindeki bütün eşitlik ve özgürlük mücadelelerini güçlendiren bir etki yaratacaktır. İktidarı en zayıf düşüren, halk güçlerini en çok birleştiren ve güçlendiren barikat da emeğin, yoksulların, halkın barikatıdır. 

Düşük ücretlere, hayat pahalılığına, barınma sorununa, piyasanın insafına bırakılan temel hizmetlere yapılan fahiş zamlara, sağlık ve eğitim alanlarında yaşanan çürümeye, doğamızı katleden sermaye saldırılarına, deprem bölgesinde iki yıldır son bulmayan ve hatta daha da büyüyen neoliberal felakete, iktidarın asla taviz vermediği kadın düşmanlığına karşı mücadeleler içinde emeğimiz, onurumuz, yaşamımız, özgürlüğümüz için halkın barikatlarını kuracağız. 

6 Şubat depremlerinin yıldönümünde, doğal felaketleri toplumsal afete çeviren, son olarak Bolu otel yangınında bir ölüm düzeni olarak tüm gerçekliğiyle karşımıza çıkan sermaye iktidarının karşısında yaşamı örgütleyeceğiz. “Unutmuyoruz, affetmiyoruz, helalleşmiyoruz, hesap soruyoruz” diyerek meydanlarda olacağız. 6 Şubat depremlerinde yaşam kurtaran, yaşamda tutan, yaşamı yeniden inşa eden kolektif seferberliğimizin birikimini afet örgütleri kurarak büyüteceğiz. Felaket kapitalizminin karşısında her çalışmamızı yaşamda kalma, yaşamı yeniden inşa etme ilkesiyle örgütleyeceğiz.

Yaşamak için örgütleniyoruz!

Eşitlik ve özgürlük yolunda hep ön saflarda mücadele eden Halkevleri, 93. kuruluş yıldönümünde de halkın ayrılmaz bir parçası olarak, turuncu fularları ve şapkaları ile her zaman sokakta ve barikatta olacak! 

Halkın haklarını savunuyoruz; halklarımızı çaresiz, savunmasız ve örgütsüz bırakmayacağız!