Şeriata, Dinci Gericiliğe ve Faşizme Teslim Olmayacağız

Diyanet Akademisi Başkanlığının mezuniyet töreninde konuşan Erdoğan’ın “Şeriata düşmanlık, dinin kendisine husumettir” sözleri, toplumsal yaşamın ve siyasetin dini esaslara göre düzenlenmesi hedefinin artık daha açık bir şekilde ifade edildiğinin göstergesidir. Erdoğan bugüne kadar, sınıfsal/toplumsal kutuplaşmayı dinsel ve kültürel öğelerle kendi lehine bir kitle tabanı yaratmak için kullanmış ancak karşısında yer alan kesimlerin laiklik talebini daha güçlü bir şekilde sahiplenmesini engelleyememiştir.

Laikliği sahiplenen milyonlar Erdoğan’ın rejimini meşru bulmuyor, Erdoğan’ın kendi kitle tabanında yer alan milyonlarca yoksul, milyonlarca işçi de her gün dini öğeleri kullanarak zenginleşenleri, sömürüden kar edenleri görüyor. Tam da bu yüzden, Erdoğan’ın şeriatı savunmakla dinin kendisini eşitlemekte bir amacı var.

Bugün mesele işçileştirilmiş, yoksullaştırılmış, temel toplumsal hakları gasp edilmiş Türkiye toplumunun yönetimidir. Erdoğan ve gerici iktidar bloku, her an patlamaya hazır bu toplumsal yapının ancak gericilik ve faşizmle yönetilebileceğini çok iyi bilmekte ve rejim bu eksende yapılandırılmaktadır.

Çünkü;

Bir yandan İsrail’e milyon dolarlık ihracat yapıp bir yandan hilafet çağrılarıyla İsrail’i sözde “protesto yürüyüşü” yapabilmek için,

Bir yandan NATO gibi bir emperyalist savaş aygıtının etkin bileşeni olmaya çalışırken bir yandan sözde “anti-Amerikancı” olabilmek için,

Bir yandan topraklarımızı uluslararası sermayeye peşkeş çekerken, tüm kamusal varlıklar satılırken bir yandan “yerli ve milli” demagojisiyle toplumu kutuplaştırabilmek için,

Ve bu toprakların dört bir yanında neredeyse her gün yenisi eklenen işçi direnişlerini, yıllardır her türlü baskıya rağmen kadınların ve gençliğin itirazlarını bastırabilmek için Erdoğan’ın toplumu dinsel öğelerle bastırmak ve yine dinsel güç gösterileri düzenlemek dışında bir alternatifi yok. Başta eğitim alanı olmak üzere kamusal, toplumsal yaşam gün be gün hızla dinselleştirilirken Erdoğan’ın açık şeriat savunusu bu sürecin bir devamı ancak hedefinin ilanı açısından önemlidir.

Erdoğan’ın ilanı basitçe malumun ilanı, devam eden bir saldırının adımı olmadığı gibi bugün laiklik savunusu geçmişin bir değerinin savunusu değil yaşamın, ülkenin; eşitlik, kardeşlik, laiklik ve emek ekseninde yeniden inşa edilmesi mücadelesidir.

Bu ülke halkının, yani bu ülkenin gerçek sahiplerinin de yaşadığı hayat üzerinde, yaşadığı topraklar üzerinde söz söyleme hakkını kazanması ancak laiklik mücadelesini büyütmekle mümkün. Çünkü bu halkı dinle kandıranlar, dinle bölerek halkı birbirine düşmanlaştıranlar, dini ortaya koyarak sömürüyü meşrulaştıranlar, kaderciliği, şükürcülüğü yaygınlaştıranlar biz yoksullukla boğuşurken kendileri karlarına kar katıp, saraylarda yaşayanlardır.

Çözüm halkın bağımsız bir politik güç olarak örgütlenmesi, kendi kaderini eline almasıdır. Halkevleri olarak neoliberalizme, gericiliğe ve faşizme karşı yaşamı savunmak için halkın hakları ve laiklik mücadelesini yükseltmeye devam edeceğiz.

Eşitlik, kardeşlik, laiklik ve emek ekseninde yaşamı yeniden kuracağız!