Kurtuluş cumhurun kendi ellerinde!

Türkiye, Cumhuriyet’in kuruluşunun yüzüncü yıldönümünü, kendi halkına savaş ilan etmiş ve ideolojik özü itibariyle de Cumhuriyet düşmanı bir iktidarın çeyrek asra yaklaşan yönetimi altında karşılıyor. Saltanatın ve hilafetin kaldırılması, dini esasa dayalı yönetimin terk edilip laiklik ilkesinin benimsenmesi, kadınların toplumsal ve siyasal hayata katılımının önünün açılması, yurttaşlık, aydınlanma… Tüm bunlar bu iktidar açısından kapatılması arzu edilen bir parantezin unsurları.

Cumhuriyet’in 100. yılında bu halk seçme ve seçilme hakkını iktidar partisinin izin verdiği ölçüde kullanabiliyor. Toplumun iktidara biat etmeyen ya da biat etsin etmesin halk sınıflarına ait tüm kesimleri “terörist” yaftası ile düşmanlaştırılarak “sözde yurttaş” ilan ediliyor. Laiklik ilkesi Anayasa’da bir pürüz olarak bırakılıp devlet ve toplum dini esaslara göre yeniden dizayn ediliyor. Kadın düşmanlığı bizzat iktidar tarafından örgütleniyor. Halka karşı oligarşinin çıkarlarını savunan ümmetçi, fetihçi, faşist bir yönetimin Saray’daki egemenliği halk iradesinin üstünde tutuluyor.

Diğer yandan Cumhuriyet’in kurucu partisi de dahil olmak üzere, sistem içi muhalefet örgütleri iktidarın saldırganlığı karşısında kitlelerde beklenti kırıklığı yaşatan bir tutum içindedir. Cumhuriyet, tarihsel gerçekliğinden bağımsız olarak geniş halk kitlelerinin gözünde demokrasiyle, halk egemenliğiyle, eşit yurttaşlıkla, bağımsızlıkla, aydınlanmayla, laiklikle, kamusal haklarla, kamu iktisadi teşekkülleriyle, sosyal devletle özdeşleşmiştir. Mevcut iktidar tüm bunları tasfiyeye yönelirken kendisini “Cumhuriyetçi” diye tanımlayan odaklar ise devleti savunmakla sınırlı sistem içi bir muhalefet çizgisi içinde bu tasfiyeye onay vermiştir.

Cumhuriyet’in kuruluşunun ifade ettiği tarihsel ilerlemelerin devamının getirilmemesi ve zaman içinde tasfiyesi yalnızca gerici-sağcı partilerin iktidara gelmesi ile açıklanamaz. Cumhuriyetin kurucu kadrolarının, ulusal kurtuluş mücadelesinin tamamlanmasının ardından Osmanlı Devleti’ni yıkarak yerine laik bir cumhuriyet kurarken sosyalistleri, Kürtleri, emekçileri şiddet ve yasaklarla bastırıp uluslararası konumlanış açısından da tercihlerini emperyalist kapitalist kamptan yana yapması, tasfiyenin ve bu tasfiyeyi derinleştirecek olan sağ iktidarların yolunu açmıştır. Derinleşen toplumsal eşitsizlikler karşısında, emperyalizmin ve Türkiye egemen sınıflarının çıkarlarını savunan siyasal yapı halk kitlelerini yönetebilmenin yolunu dinci gericilikte, şovenizmde, baskı politikalarında ve buna uygun iktidarlarda bulmuştur.

Emperyalist kapitalist sistemden yana yapılan tercih, Türkiye’yi emperyalizme askeri ve ekonomik anlamda bağımlılaştırmış, daha 1950’ye gelinmeden halkçı ve aydınlanmacı kurumsal yapıların tasfiyesini başlatmış ve sömürge tipi faşist bir devlet yapılanmasının temellerini atmıştır. Ve nihayet, halka karşı savaş açmış ve Cumhuriyet’in ifade ettiği ilerlemeleri kapatılması gereken bir parantez olarak gören bir iktidarın çeyrek asırlık iktidarı ile sonuçlanmıştır.

Geniş kitlelerin gözündeki ve hayalindeki Cumhuriyet değerleri yani demokrasi, eşit yurttaşlık, laiklik, kadın özgürlüğü, kamusal hakların savunulması ve kazanılması mücadelesi bugün ne devletçilikle ne nostaljiyle ne de AKP sayesinde kârına kâr katıp ulusal bayramlarda Atatürklü reklamlar yayımlayan tekelci sermaye ile verilebilir.

Cumhuriyet döneminde aydınlanma mücadelesinde halkı seferber etmeye yönelik bir devlet kurumu olarak kurulduktan sonra zaman içinde bağımsız devrimci bir halk örgütüne dönüşen Halkevleri, Cumhuriyet tarihinin bütün kritik dönemeçlerinin canlı tanığıdır. Cumhuriyet’in kuruluşunun temsil ettiği tarihsel ilerlemeyi de, bunun kısıt ve kusurlarını da, gerici ve faşist saldırganlığı ve halkın devrimci enerjisinin yükselişini de bizzat tecrübe etmiştir.

Halkevleri’nin tarihi laikliğin, demokrasinin, bağımsızlığın, barışın, eşit yurttaşlığın halkın bağımsız devrimci eylemiyle savunulabileceğinin kanıtıdır. Tarihimizden aldığımız güçle bu toprakların bütün ilerici, devrimci gelenek ve birikimini sahiplenerek mücadele bayrağını yükseltmeye devam edeceğiz.

Laiklik, eşit yurttaşlık, demokrasi, bağımsızlık, barış bayrağını taşıyacak olan emekçilerdir, yoksullardır, kadınlardır, gençliktir. Kurtuluş emeğin iktidar mücadelesindedir. Kurtuluş cumhurun, yani halkın kendi ellerindedir