Halkevleri Kent ve Ekoloji Çalışma Grubu Kuruldu: Ekoloji mücadelesinin yeni dönemi için yeni bir adım!

Ne mutlu ki ağaçlar için gözyaşı dökenlerin, suyun akışı için kepçenin önüne geçenlerin, toprağın üstü “altından” değerlidir diyenlerin ülkesindeyiz. Türkiye’de doğanın haklarını ve kent hakkını savunma mücadelesi dün başlamadı. Neoliberal kapitalizmin doğayı, insanı ve canlı yaşamını vahşice sömürüsü karşında uzun yıllardır direniyoruz. Direnmeye ve yaşamı savunmaya da devam edeceğiz. Ve büyük bir ciddiyetle söylüyoruz ki bu gözü dönmüş yağmacı şirketler, faşist iktidarlar ve çetelerden oluşan suç şebekesinin, bu neoliberal patriyarkal kapitalist sistemin dünyamıza vaat edeceği hiçbir şey kalmadı. Doğanın ve canlı yaşamının kurtuluşu, sömürü ilişkilerinin ortadan kaldırılması, insanla doğa arasındaki yabancılaşmanın sonlandırılması bu yağmacı düzene karşı direnişle ve ekolojik toplumsal yeniden inşayı da içine alan bir devrim mücadelesiyle mümkün olacaktır.

Hala pandeminin içerisindeyiz. Doğanın, hayvanların sınırsız bir kaynak olarak görülmesi, giderek büyüyen kentler ve toprağından koparılıp işçileştirilerek kentlere doluşturulan insanlar, küreselleşen tedarik zincirleri, savaşlar… kapitalizmin büyük ütopyası insanlığı salgın hastalıklara mahkum etti. Yeni varyantlar birbirini kovalıyor, yeni salgınlar bekleniyor. Su ve gıda krizi kapıda. Yaz ayları orman yangınları, bahar ayları sellerle anılıyor. Yangını söndürmek için su taşıyoruz hep beraber. Ama sermaye yanan ormanlarda yeni maden sahaları, lüks oteller görüyor. İklim krizi gezegeni yok oluşa götürüyor. Ama bu büyük felaket bile önlem almak yerine sermayenin yeşil yıkama projeleriyle yeni yatırım alanları açmak için kullanılıyor. Neoliberal kapitalizmin sermaye birikim modeli büyük bir metalaştırma sürecine dayanıyor. Artık her şey birer meta olarak sermaye üretim ve birikim süreçlerine dahil ediliyor, doğal varlıklar ve kentsel kamusal alanlar sermayenin potansiyel kar alanlarına dönüştürülüyor. Daha çok kar için sermayenin hareket kapasitesini arttıracak düzenlemeler, uluslararası anlaşmalar yapılıyor, devletler bütün zor gücüyle şirketlerin yağmasını kolaylaştıracak korumalar sağlıyor.

Tüm bu ekolojik krizin içinde maalesef ülkemiz 20 yıldır bütün talan projelerinin bilfiil önünü açan, koruyucusu hatta sahibi olan AKP iktidarı tarafından yönetiliyor. Neoliberal politikaların uygulanabilmesi için yapılan yasal düzenlemelerle, OHAL ve başkanlık sisteminin verdiği yetkilerle ülke adeta bir şantiye sahasına dönüştürüldü. İnşaat, enerji ve madencilik odaklı sermaye birikim modeli ülkemizi ekolojik yıkımın eşiğine getirdi. Şimdiki adıyla Çevre Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı bütün rant projelerinin onay mercii haline geldi. Hukuki süreçler işlemiyor. Devlet, jandarmasıyla polisiyle rant projelerinin koruyuculuğunu yapıyor. Kıyılar halka kapatılıyor, meralar yağmalanıyor, ormanlar yok ediliyor… Enerji şirketleri doğayı talan ederken bu talanın bir diğer sonucu faturalardaki fahiş zamlarla yoksullaşma olarak yaşanıyor. Ancak artık yaşam alanlarını savunanlar salgın hastalık nedeniyle sokağa çıkma yasağı varken jandarma eşliğinde madencilik yapmaya gelen şirketlerin kimin korumasında olduğunu, kimlerin bu projelerden zenginliğine zenginlik kattığını, “siyasetler üstü diye övülen” ekoloji mücadelesinin ne kadar siyasi ve hayati bir mücadele olduğunu iyi biliyor.

Türkiye halkları, uzun yıllardır sürdürdüğü kent ve ekoloji mücadeleleri içinde, bu yağmaya ve talana karşı direnişte ustalaştı. Bir yağma projesi nasıl durdurulur, hukuk nasıl değerlendirilir, farklı mücadeleler ve örgütler arasında ilişki nasıl kurulur, sosyal medya nasıl kullanılır… hep beraber sayısız deneyim biriktirdik.  Ancak bugün bütün kazanımlarımıza rağmen yaptıklarımızın yeterli olmadığını, tekil kazanımlarımız bir diğeri için emsal teşkil etse de sorunun daha büyük olduğunu, yerelde mücadelelerin gerekli ama yeterli olmadığını, farklı sömürü biçimleri arasında ve farklı toplumsal mücadeleler arasında ortaklıklar kuran devrimci bir ekoloji politikasının, örgütlerinin ve hareketinin gerekliliğini fazlasıyla hissediyoruz. Sınıf mücadelesi ekoloji mücadelesinden ve bu ikisi, kadın ve LGBTİ+’ların özgürlük mücadelesinden ve halkların barış mücadelesinden ayrı düşünülemez. Bugün neoliberal kapitalizmin insan yaşamında ve doğada yarattığı büyük yıkımı durduracak ve eskisini tepetaklak ederek yeni yaşamı, bugünün sosyalizmini kuracak bir ekoloji mücadelesi için kolları sıvamamız gerekiyor.

Halkevleri ve Halkevciler bugüne kadar Bergamalı köylülerin mücadelesinden Gerze’de termiğe Akkuyu’da nükleere karşı mücadeleye, HES’lere karşı derelerin kardeşliği mücadelesinden 3. köprü yerine yaşam savunusuna, su hakkı mücadelesinin ülke genelinde ortaklaştırılması çabasından Kuzey Ormanları’nı savunmaya, Cudi’de Dersim’de ormanların yakılmasına karşı ses olmaya, Cerattepe’den Kazdağları’na, Bursa’dan Manisa’ya madenciliğe karşı köylü direnişlerine,  barınma hakkı için Ankara’nın gecekondu direnişlerinden rant için dönüşüme de rant kanalına da hayır diyerek İstanbul’u savunmaya… burada adını geçiremediğimiz sayısız direnişte ve Türkiye’de ekoloji mücadelelerini birleştirme çabası olan her girişimin içinde gücümüz, bilgimiz oranında ilerletici pozisyonlar almaya çalıştık. Yerel direnişlerin içinden öznelerin çıkmasını sağlayamaya, kendimiz bu direnişlerin içinde özneleşmeye, güçlendirici katkılarda bulunmaya çalıştık. Bütün bu direnişleri Türkiye halklarının eşitlik ve özgürlük mücadelesinin parçası olarak ele aldık. Türkiye’deki kentsel ve kırsal ekoloji direnişlerinden çok öğrendik. Bu direnişlerin içinde suda balık gibi olduk ve olmaya da devam edeceğiz. Son genel kurulumuzda aldığımız kararla ekoloji mücadelesini daha çok güçlendirmek, politik yaklaşımımızı geliştirmek ve görünür hale getirebilmek için Halkevleri Kent ve Ekoloji Çalışma Grubu’nu ve Halkevleri Ekoloji Sekreterliği’ni kurmuş bulunuyoruz. Bizler yine nerede bir ekolojik yıkım varsa orada direnişte olmaya ve mücadelenin içinde kurulan örgütleri güçlendirmeye devam edeceğiz. Ancak bugün birkaç adım ileriyi konuşmaya, ona göre örgütler kurmaya, eylem programları çıkarmaya ihtiyacımız var. Çalışma grubumuz bugünkü yağma düzeniyle derdi olan ve ortak geleceğimiz için doğayla yeni bağlar kurmaya, bunun fikrini ve eylemini üretmeye istekli olan herkese açıktır. Birlikte yol almak için sabırsızlanıyoruz.

Halkevleri Kent ve Ekoloji Çalışma Grubu / Halkevleri Ekoloji Sekreteri

Seçil Ege Değerli